Değerli Bilim İnsanları
Fakültemizin düzenlediği "İnsanın, İnancın ve Mekânın İnşâsı-II: Değerler Ve Kavramlar - Uluslararası ve Disiplinlerarası Ruh Sempozyumu" 22-23 Ekim 2020 tarihinde gerçekleştirilecektir.
İnsanlığın varoluşundan itibaren tartıştığı en önemli konuların başında şüphesiz ruh kavramı gelir. İnsanlığın “insan olarak varlığının devam iksiri / cevheri / unsuru olarak kabul edilen ruh kavramı gerek sosyal ve beşerî bilimlerde, gerekse bilişsel bilimler, fizyoloji, tıp vb. alanlarda asırlardır tartışılmaktadır. Çok sınırlı olmakla birlikte, farklı kültür ve inanç havzalarında varlığı kabul edilmemekte olan ruh kavramı, genel olarak insanlık tarihi boyunca varlığı ve fonksiyonları insanların geneli tarafından kabul görmüş, üzerinde eserler verilmiş ve verilmeye devam etmektedir.
Canlı varlığın zihnî kabiliyetlerini ve fonksiyonlarını kuşatan ruh kavramı; akletme, karakter, duygu, şuûr / bilinç, hafıza, algı, tefekkür, vicdan, vb. anlam tayflarını bir bütün olarak kucaklar. Farklı kültür havzası inanç ve felsefelerine göre, ruh olgusu ölümlü veya ölümsüz (ebedî) olarak kabul edilebilmektedir.
“Canlının maddî olmayan özü, esası” olarak tanımlanabilecek olan ruh (Arapça الرُّوحُ , rûh); “can, nefes, güç” gibi anlamlara gelmektedir. Kültürel havzalara kuşbakışı olarak göz atılacak olursa, ya bizzat ruh, ya da ruhun fonksiyonlarını içeren birbirlerine yakın kavramlar karşımıza çıkmaktadır. Bunlar şöyle sıralanabilir: Soul (İng.; séla, sawol) "merkez" anlamında; psyché (Yunanca ψυχή "nefes alma"; “esmek, üflemek” fiil kökünden "can, ruh, bilinç" manasında olup, sôma (σῶμα; “beden”)’nın zıddı olarak “ruh ve bilinç” anlamındadır. Nefeş (İbranice נפש ; nefeş), Nefs (Arapça النفس ; en-Nefs) kavramları da ruhun fonksiyonları bağlamında öne çıkan bazı terimlerdir.
Klasik Felsefenin paradigma kurucu filozoflarına göre, ruh; zihin ve mantık boyutlarına sahip olmalıdır ki; insan faaliyetlerindeki ilahî boyut tecrübe edilebilsin. Vahiy-eksenli dinî geleneklerde her canlının ruhu (anima: can/lı) olmakla beraber sadece insanın ruhu ölümsüzdür. Hint Kültür Havzası İnançlarında ise--başta Brahmanizm ve Jainizm olmak üzere--yaşayan her varlık ruh sahibidir (jiva, Atmân) ve bedenler sadece bu ruhun fizikî temsilidir. Kozmosa ve kozmostaki varlıklara "ruh" bahşetme--Animizm--neredeyse dünyanın tüm coğrafyalarında geleneksel dinî tezahürlerden önce insanlığın genel bir tavrı olarak görünmektedir. Bu dinî tavır ve tutum nehirlere, dağlara, taşlara, vs. eşyaya ruh izafe etme olarak karşımıza çıkmaktadır.
Öte yandan, farklı yaklaşımlar olmakla beraber, çağdaş bilime göre "bedene can veren manevî nefes" olarak kabul edilebilecek bir olgu yoktur. Bu tavır çağdaş felsefelerin bazılarının metafiziğinde bireyin bilinç ve aklına tekabül etmek üzere "zihin" kavramının kullanılmasına yol açacaktır.
İslam terminolojisinde ise, ruh olgusu “tam olarak tanımlanamayan, bilinemeyen şey”dir. Nitekim;
وَيَسْـَٔلُونَكَ عَنِ الرُّوحِۜ قُلِ الرُّوحُ مِنْ اَمْرِ رَبّ۪ي وَمَٓا اُو۫ت۪يتُمْ مِنَ الْعِلْمِ اِلَّا قَل۪يلًا
Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: ‘Ruh, Rabbimin emir / düzen / iradesindedir. Size ise pek az bilgi verilmiştir.’
[el-İsrâ’, 85]
Ruh hakkındaki varoluşsal bir soru aslında insanın özü ve özeti hakkında bir soruya karşılık gelir. Bu açıdan “can, nefes, güç” anlamlarına gelen ruh kelimesi, terim olarak “bedenin zıddı olan; insanın mânevî özünü oluşturan, onu insan yapan ve diğer varlıklardan ayrıştıran cevher”dir. Kelime, Kur’ân’da ana hatlarıyla dört anlamda kullanılır: (a) Canlılarda hayat kaynağı olan güç; insanın manevî özü (el-İsrâ’, 85; el-Enbiyâ’, 91; et-Tahrîm, 12); (b) Vahiy (ve tabii iması Kur’ân) anlamında (en-Nahl, 2; el-Mü’min, 15; eş-Şûrâ, 52); (c) Vahiy meleği olan Cebrâil veya özel melek anlamında (el-Bakara, 87; Meryem, 17; eş-Şuarâ, 193; el- Meâric, 4; el-İsrâ’, 78 – 85 70; el-Kadr, 4); (d) Yaratma, yaratılış. Bu bağlam, Hz. İsa’nın “yaratılış” serüveninin de arka planını verir.
Genel görüşe göre, "varlığı canlı tutan ve bedeni yöneten cevher", --bazılarına göre—“latîf bir cisim” olan ruh, genel maddî özelliklerden ırak gerçek bir varlıktır ve bireye hastır. Bireye hastır; çünkü irade hürriyeti ve buna bağlı sorumluluk ruha aittir.
Hayırlı, bereketli ve başarılı bir sempozyum olması dileklerimizi ifade eder, sempozyumumuza katacağınız boyut, ufuk, enerji ve “ruh” için şimdiden teşekkürlerimizi arz ederiz.
Sempozyum Düzenleme Kurulu (adına)
Prof. Dr. Şevket YAVUZ
Dekan